KUR FARKLARININ MUHASEBELEŞTİRİLMESİ - Baskı Önizleme
AHMET BARLAK MUHASEBE FORUMU
KUR FARKLARININ MUHASEBELEŞTİRİLMESİ - Baskı Önizleme

+- AHMET BARLAK MUHASEBE FORUMU (http://ahmetbarlak.com/forumm)
+-- Forum: MUHASEBE KAYITLARI (http://ahmetbarlak.com/forumm/forumdisplay.php?fid=8)
+--- Forum: Örnek Muhasebe Kayıtları (http://ahmetbarlak.com/forumm/forumdisplay.php?fid=14)
+--- Konu Başlığı: KUR FARKLARININ MUHASEBELEŞTİRİLMESİ (/showthread.php?tid=183)



KUR FARKLARININ MUHASEBELEŞTİRİLMESİ - Muradiye Karabulut - 29.04.2015

KUR FARKLARININ MUHASEBELEŞTİRİLMESİ

KUR FARKI VE KATMA DEĞER VERGİSİ (Kıyas Yasağının İhlali)

Bülent Muharrem YILDIZ
Vergi Denetmeni



Hukuksal bir soruna, yasa hükmü yanıt vermiyorsa; ilgili yasada “boşluk” var demektir. Vergi hukukunda boşlukların nasıl doldurulacağına yönelik somut bir düzenleme mevcut değildir. Vergilerin yasallığı ilkesi, en temel ilke olup; vergi yasalarının uygulanmasında, yorum yoluyla vergi yükünü veya vergiyi doğuran olayı, yasanın belirlemiş olduğu çerçevenin dışına taşımamak gerekmektedir. Yorum yoluyla yasanın kapsamının genişletilmesine kapı açılması halinde verginin yasallığı ilkesi zedelenir.
Bilindiği üzere, VUK.’nun 3/A maddesi hükmüyle vergi kanunlarının uygulanmasının nasıl olacağı açıklanmış olup, anılan maddenin ikinci fıkrasında; vergi kanunlarının lafzı ve ruhu ile hüküm ifade edeceği, lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümlerinin konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı gözönünde tutularak uygulanacağı açıklanmıştır. Bu madde hükmü vergi kanunlarının amacına ve sistematiğe uygun yorumlanmasına cevaz vermekte, örnekseme (kıyas) yolu ile yoruma dayanak oluşturmamaktadır.
Yasa boşluklarını doldurmak amacıyla başvurulan yöntemlerden biri olan örnekseme (kıyas), bir olay hakkında yasada yer alan kuralın, nitelikleri ve koşulları ona benzeyen fakat yasada düzenlenmemiş diğer bir olaya uygulanmasıdır. Vergi hukukumuzda örnekseme (kıyas) yolu ile yoruma başvurulması, yani yasayı uygulamakla ödevli vergi idaresi ile vergi yargısı tarafından yasanın ileri götürülmesi veya genişletilmesi, verginin yasallığı ilkesini zedelemekle kalmaz, beraberinde hukuka güvensizliği doğurur. Bu nedenle vergi hukukumuzda örnekseme yasağı, dayanağını TC. Anayasasının 73’üncü maddesinde yer alan verginin yasallığı ilkesinden almaktadır.
Yasanın açıkca öngördüğü durumlarda örnekseme (kıyas) yapılabilir. Örnekseme yasağının, tüm vergi kanunlarına şamil olduğunu söylemek mümkün değildir. Vergi hukukumuzda vergi yasaları, maddi vergi yasaları ve yöntem kurallarını içeren vergi yasaları olmak üzere; ikili bir ayrıma tabi tutulmuştur. Yöntem kurallarını içeren vergi yasalarının yorumlanmasında örnekseme (kıyas) yolu ile yorum genişlemesi yaratılabilmesine karşın, maddi vergi yasalarında örnekseme (kıyas) yasağı geçerlidir.
Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanarak örgütüne yayınladığı, vergi kanunlarının nasıl anlaşılması gerektiği, ihtilaflı konularda vergi dairelerinin nasıl tutum takınacaklarını açıklayan yorumlar “tebliğ” olarak adlandırılır. Vergi tebliğlerinin yükümlüler açısından hukuken bağlayıcı niteliği bulunmamaktadır. Vergi yargı organları için, asıl kaynak kanun hükümleridir.
Maddi vergi yasalarının yorumlanmasında örnekseme (kıyas) yasağı olmasına karşın, bu kanunlara yönelik olarak yayımlanan tebliğlerde örnekseme (kıyas) yolu ile yorum genişletilmesine gidilerek vergiyi doğuran olay hakkında düzenleme yapılması mümkün müdür? Bu tür düzenleme “Verginin yasallığı” ilkesini zedelemez mi? Bu soruların yanıtını somut bir örnekten yola çıkarak vermeye çalışalım.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu maddi nitelikte bir Kanun olup, bu Kanuna yönelik olarak 30 Haziran 2007 tarih ve 26568 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak uygulamaya konulan 105 seri no.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin (E) bölümünde “Vade Farkı, Kur Farkı ve Matrahta Değişikliğe Yol Açan İşlemlerde KDV Uygulaması” şeklindeki başlığın “2- Kur Farkları” adını taşıyan alt başlığında: “Bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibariyle vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.
Buna göre, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için, satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV. hesaplanacaktır.
Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden KDV. hesaplanması gerekmektedir.” şeklinde açıklamaya yer verilmiştir.
Bu düzenleme ile döviz ve dövize endekslenmiş işlemlerde oluşan kur farkı, vade farkı mahiyetinde kabul edilerek, katma değer vergisi matrahına dahil bir unsur olarak nitelendirilmekte ve katma değer vergisine tabi olmaktadır. Döviz ve dövize endekslenmiş işlem hacmi konusunda anket veya amprik bir çalışma; farklı döviz cinslerinde yıllık bazda oluşan kur farkları konusunda trend analizleri yapılmadan, varsayımlara dayanılarak yapılan bu düzenlemenin ekonomik ve ticari gerçeklerle uyumlu olduğunu söylememiz mümkün bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 10’uncu maddesinin (a) fıkrasında; “mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malların teslimi veya hizmetin yapılması” ile vergiyi doğuran olayın meydana geldiği, 26’ncı maddesinde de; bedelin döviz ile hesaplanması halinde dövizin vergiyi doğuran olayın meydana geldiği andaki cari kur üzerinden Türk parasına çevrileceği, cari kuru belli olmayan dövizlerin Türk parasına çevrilmesine ilişkin esasları Maliye Bakanlığının belirleyeceği, hüküm altına alınmıştır. Bu hükümler dikkate alındığında anılan kanunda döviz ile yapılan işlemlerde nasıl bir yol izleneceği açıktır. 26’ncı madde hükmünde döviz ile yapılan işlemlerde kur farklarına ve dövize endekslenmiş işlemlere yönelik olarak bir düzenleme sözkonusu değildir.
Ayrıca, anılan Kanunun 20’nci maddesinin birinci fıkrasına göre teslim ve hizmet işlemlerinde matrahı oluşturan “bedel” kavramı, aynı maddenin ikinci fıkrasında açıkça tanımlanmıştır. Kanun koyucu bedel kavramının kapsamında kabul edilmeyen fakat matraha dahil edilmesi gereken gelir kalemlerini, Kanunun 24’üncü maddesinin © bendi hükmünde kapsamlı olarak düzenlemiştir. Bu bent hükmüyle vade farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerlerin matraha dahil olduğu kurala bağlanmasına karşın, “kur farkı” kavramına yer verilmemiş ve matraha dahil bir unsur olarak kabul edilmemiştir.
Öte yandan, Katma Değer Vergisi Kanununda döviz ile yapılan işlemlere yönelik hüküm bulunduğu halde, konuya ilişkin olarak yayımlanan 105 seri no.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinde 26’ncı madde hükmü yok sayılarak, döviz ile yapılan işlemlerde oluşacak kur farkları ile Kanunun 24/c bendi hükmü arasında illiyet bağı kurulmuş, vade farkı ile kur farkı nitelik olarak özdeşleştirilmiştir.
Dövizle yapılan işlemlerde oluşan kur farklarının, tarafların iradeleriyle bağlantılı olduğunu söylemek mümkün müdür? Kur farkları, tarafların eylemlerinden ziyade içsel ve dışsal faktörlerin ekonomiye olan menfi veya müspet etkilerinden kaynaklanır. Oysa, Borçlar Kanununda borcun ifası için, tarafların serbest iradeleriyle belirlenen belli bir sürenin geçmesinin ön şart olduğu ve borçlunun yararlandığı süre; vade yada ecel olarak nitelendirilmektedir. Vade sözkonusu olduğunda alacaklının borçludan süreye bağlı olarak vade farkı adı altında sözleşmede belirlenen veya yasal yaptırım olarak, ek bir bedel isteme hakkı bulunmaktadır. Vade beklenmeden mal ve hizmet bedelinin borçlu tarafından ödenmesi mümkün olup, bu gibi durumlarda borçlunun, alacaklıdan “iskonto” talebinde bulunmasına yasa cevaz vermemektedir. Tarafların iradesi dışında gerçekleşen müspet veya menfi kur farkı ile tarafların özgür iradeleriyle belirledikleri vadeli satış nedeniyle oluşan vade farkının aynı mahiyette olduğunu ileri sürmek mümkün değildir.
Sözkonusu Tebliğ ile satıcı ve alıcı lehine oluşan kur farkları nedeniyle katma değer vergisi hesaplanması, hazine lehine bir durum yaratmakta mıdır? Vergi mükellefleri, döviz ile yaptıkları işlemlerde oluşan kur farklarını kambiyo gelir ve giderleri olarak yasal defterlerine kaydetmektedirler. Kur farkları üzerinde katma değer vergisi hesaplanması da hazineye ek bir gelir getirmeyecektir. Çünkü, yaratılan bir katma değer söz konusu değildir.
Yürürlüğe konulan vergi kanunları ile uygulanmakta olan para ve maliye politikaları arasında eşgüdüm sağlanması gerekmektedir. Ülkemizde sıcak para ve yabancı sermayeye dayalı büyüme modeline katkı sağlamaya yönelik düşük kur, yüksek faiz uygulamasının döviz kurları üzerindeki baskısı yadsınamaz bir gerçek olarak karşımızda dururken; döviz veya dövize endekslenmiş işlemler nedeniyle oluşacak kur farklarının katma değer vergisi matrahına dahil edilmesine yönelik düzenlemeye gidilmesi, güzel türkçemizdeki “bütün renkler tamam bir fıstıki yeşilimiz kaldı” deyimini çağrıştırmaktadır.
Katma Değer Vergisi Kanununda yer alan 24’üncü ve 26’ncı madde hükümlerinde bir değişiklik olmadığı sürece; örnekseme yasağının açık bir ihlali niteliğindeki 105 seri no.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin (E/2) bölümünde yer alan açıklamalar dikkate alınarak; vergi mükelleflerine kur farkları nedeniyle katma değer vergisinin re’sen veya ikmalen salınması, vergi ziyaı cezası uygulanması sonucunda; vergi ihtilaflarını gündeme gelecek, bu ihtilaflarda Danıştay Dava Dairelerinin 18.10.2006 tarih ve E: 2006/50, K: 2006/286 sayılı “....... döviz üzerinden yapılan vadeli satışlarda, senedin tahsil edildiği tarihte, malın teslimi ile oluşan vergiyi doğuran olay tarihine göre ortaya çıkan menfi ve müspet kur farklarının bedel kavramı dahil olmadığı, kur farkının Kanunun 24/c maddesinde matraha dahil olduğu belirtilen unsurlar arasında da sayılmadığı açık olduğundan, katma değer vergisine tabi tutulmasına hukuken olanak bulunmayıp, ……” şeklindeki emsal kararına göre, mükellef lehine sonuçlanacaktır.
Bu açıklamalardan sonra, konuyu bir Hoca fıkrasıyla bağlayalım;
Hoca, evlerden yumurtanın dokuzunu bir akçeye alır; pazara götürüp onunu bir akçeye satarmış.
- Bu ne biçim ticaret, Hoca? demişler.
- Bir öteki satıcılara bakın, bir de bana ..... demiş. Müşteriler kaynaşıyor önümde ...... Bundan ala keyif mi olur? Amacım ticaretten kar değil. Yeter ki dostlar alışverişte görsün.

kaynak: http://www.maliyesigortayor.com.tr


KUR FARKLARININ FATURA EDİLMESİ VE MUHASEBELEŞTİRİLMESİ

Tarih: 10.08.2007


1- GİRİŞ 

Bilindiği gibi, kur farklarının KDV'ne tabi olup olmaması sürekli tartışılmakta olan bir konudur. Maliye İdaresi, kur farklarının KDV'nin tabii olması gerektiği görüşündedir. Bir çok yazar ve yargı kararı ise kur farklarının KDV'ne tabii olmadığı görüşündedir. 

Çalışmamızda, kur farklarının KDV'ne tabi olup olmaması değil, tabi olduğu kabulü ile muhasebede yapılması gereken kayıtlar, kur farklarının nasıl takip edilmesi gerektiği ve ne zaman fatura edilmesi gerektiği açıklanacaktır.


2- YASAL MEVZUAT AÇIKLAMALARI 

Kur farklarının KDV'ne tabii olması gerektiği, vergiyi doğuran olay ile ödeme tarihi arasındaki kur farklarının KDV hesaplanarak fatura edilmesi gerektiği hakkında Maliye İdaresi görüşünü açıklayan 14 numaralı KDV sirküleri ve 105 seri numaralı KDV Genel Tebliği'nin ilgili bölümü aşağıdaki gibidir:

2.1- Katma Değer Vergisi Sirküleri / 14 

Konusu :Yurt İçi Teslimler ile İhraç Kayıtlı Teslimlerde Aleyhe Oluşan Kur Farkları 

Tarihi : 05.05.2004

Sayısı : KDV-14 /2004-14

İlgili olduğu maddeler : Katma Değer Vergisi Kanunu Madde 1, 11, 20, 24, 26 ve 35 

1. Giriş: 

Bakanlığımıza intikal eden olaylardan, yurt içi teslimler ile ihraç kayıtlı teslimlerde aleyhe oluşan kur farklarının katma değer vergisine tabi tutulup tutulmayacağı konusunda teredddüte düşüldüğü anlaşılmaktadır. 

2. Yasal Düzenlemeler: 

Katma Değer Vergisi Kanununun 1. maddesinde verginin konusunu teşkil eden işlemler sayılmış, 11/1-c maddesinde ise ihraç edilmek üzere ihracatçılara yapılan teslimler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinin ihracatçılar tarafından ödenmemesi, ödenmeyen bu verginin de imalatçılar tarafından ilgili dönem beyannamesinde tecil ve ihracatın gerçekleşmesini müteakip terkin edilmesi öngörülmüştür.

Aynı Kanunun; 

- 20. maddesinde, katma değer vergisi matrahının teslim ve hizmet işlemlerinin karşılığını teşkil eden bedel olduğu; bedel deyiminin, alıcının ödediği veya borçlandığı para, mal ve diğer şekillerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği, 

- 24/c maddesinde, vade farkı, fiyat farkı, faiz vb. unsurların matraha dahil bulunduğu, 

- 26. maddesinde, bedelin döviz ile hesaplanması halinde, dövizin vergiyi doğuran olayın meydana geldiği andaki cari kur üzerinden Türk parasına çevrileceği, 

- 35. maddesinde ise matrahta değişiklik vukubulduğu hallerde, vergiye tabi işlemleri yapmış olan mükelleflerin bunlar için borçlandığı vergiyi; bu işlemlere muhatap olan mükellefin ise indirim hakkı bulunan vergiyi değişikliğin mahiyetine uygun şekilde ve değişikliğin vukubulduğu dönemde düzelteceği, 

hüküm altına alınmıştır.


3. Yurt İçi Dövize Endeksli Teslimlerde Aleyhe Oluşan Kur Farklarının Vergilendirilmesi: 

Teslime konu mal yurt içinde katma değer vergisi uygulanmak suretiyle satın alınmışsa malı satın alan mükellef tarafından düzenlenecek faturada ; 

- katma değer vergisi dahil toplam bedelin dövize endeksli olarak belirlenmesi durumunda vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarih ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan aleyhe kur farklarına ait katma değer vergisinin, kur farkı bedeline iç yüzde oranı uygulanmak suretiyle, 

- dövize endeksli toplam bedele katma değer vergisinin dahil edilmemesi durumunda vergiyi doğuran olay ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan aleyhe kur farkları üzerinden katma değer vergisi hesaplanarak, 

ilgili dönemde her iki mükellef tarafından genel usul ve esaslar çerçevesinde işlem yapılacaktır. 


4. İhraç kayıtlı Dövize Endeksli Teslimlerde Aleyhe Oluşan Kur Farklarının Vergilendirilmesi: 

Kanunun 11/1-c maddesi hükmü gereğince tecil-terkin uygulanmak suretiyle satın alınan mallara ait bedelinin dövize endeksli olarak belirlenmesi durumunda, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarih ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan aleyhe kur farkları ihracatçı tarafından düzenlenecek fatura ile belgelendirilecek ve kur farkı üzerinden katma değer vergisi hesaplanmak suretiyle ihracatçı tarafından beyan edilerek ödenecektir. Söz konusu hesaplanan katma değer vergisi imalatçı tarafından genel hükümler çerçevesinde indirim konusu yapılacaktır.


2.2- 105 Seri Numaralı KDV Genel Tebliği 


E. Vade Farkı, Kur Farkı ve Matrahta Değişikliğe Yol Açan İşlemlerde KDV Uygulaması: 


2. Kur Farkları

Bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibariyle vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerekmektedir. 

Buna göre, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanacaktır. 

Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.


3- KUR FARKLARININ MUHASEBEDE TAKİBİ


3.1- KDV Dahil Toplam Bedelin Dövize Endeksli Olarak Belirlenmesi


Örnek: 15.01.2006 itibariyle 10.000 USD bedelli mal, 1,40 YTL'den 14.000 YTL karşılığı, KDV hariç teslim edilmiştir. KDV'si %18'den 2.520 YTL'dir. KDV'nin döviz karşılığı 1.800 USD'dir. (31.03.2006 tarihinde 1 USD = 1,45 YTL.) (30.06.2006 tarihinde 1 USD = 1.55 YTL'dir.) (Ödeme tarihi olan 07.07.2006 tarihinde ise 1 USD = 1.50 YTL'dir. )

------------------------------ 15 / 01 / 2006 ----------------------------------

120 ALICILAR 16.520,00.-

120.02 İhracat Alıcıları

120.02.01 ..... A.ş.

120.02.01.01 Mal Bedeli 16.520,00 (11.800 usd) 

600 YURT İÇİ SATIŞLAR 14.000,00.- 

391 HESAPLANAN KDV 2.520,00.-

----------------------------- 31 / 03 / 2006 ----------------------------------

120 ALICILAR 590,00.-

120.02.01.03 Kur Farkı 

646 KAMBİYO KARLARI 590,00.- 

(11.800 usd x 1,45 =17.110) - 16.520

----------------------------- 30 / 06 / 2006 ----------------------------------

120 ALICILAR 1.180,00

120.02.01.03 Kur Farkı 

646 KAMBİYO KARLARI 1.180,00.- 

(11.800 usd x 1,55 = 18.290) - 17.110

--------------------------- 07 / 07 / 2006 -------------------------------------

656 KAMBİYO ZARARLARI 590,00.- 

120 ALICILAR 590,.00.-

120.02.01.03 Kur Farkı 

(11.800 usd x 1,50 = 17.700 ) - 18.290 = (-)590

--------------------------- 07 / 07 / 2006 -------------------------------------

656 KAMBİYO ZARARLARI 1.180,00.- 

120 ALICILAR 1.180,00.-

120.02.01.03 Kur Farkı 

Kur farkı hesabının ödeme tarihi itibariyle kapatılması

--------------------------- 07 / 07 / 2006 -------------------------------------

120 ALICILAR 1.180,00.-

120.02.01.01 Mal Bedeli 

646 KAMBİYO KARLARI 1.000,00.- 

391 HESAPLANAN KDV 180,00.- 

(11.800 usd x 1,50 = 17.700 ) - 16.520 = 1.180,00.- 

Vergiyi doğuran olay (15.01.2006) ile ödeme tarihi (07.07.2006)

arasındaki kur farkı üzeriden iç yüzde ile KDV hesaplanması,

fatura edilerek kayda alınması

-------------------------------- / --------------------------------------------------





--------------------------------- 07 / 07 / 2006 --------------------------------

102 BANKALAR 17.700,00.- 

120 ALICILAR 17.700,00.-

120.02.01.01

------------------------------------ / -------------------------------------------- 

KDV dahil toplam bedelin dövize endeksli olarak tespit edilmesi durumunda, kur farklarını ayrıca takibi ile ödeme tarihi geldiğinde iç yüzde hesaplanarak gelir yazılacak ve fatura edilecek kısmın tespiti bazı zorluklar içermektedir. 

Geçici vergi dönemleri itibariyle dövize endeksli alacağın değerlenmesi ve gelir ya da gider yazılacak tutarın tespit edilmesi VUK madde 280 açısından ele alınacak bir konudur. Burada şöyle bir düşünce akla gelebilir. Ödeme tarihi itibariyle hesap edilecek KDV açısından değerleme dönemlerinde ortaya çıkan kur farkları KDV oranına göre iç yüzde düşülerek kayıtlara alınabilir mi? Bu görüş hatalı olacaktır. Çünkü KDV matrahının tespiti ile yabancı para cinsi alacağın değerlenmesi ayrı iki mevzuat konusudur. 

Bu nedenle bizim yukarıda bulduğumuz çözüm, ödeme tarihi geldiğinde öncelikle kur farkı hesabında yer alan bakiyenin kapatılması. Ardından, teslim tarihi (vergiyi doğuran olay tarihi) ile ödeme tarihi arasındaki kur farkının kümülatif olarak tekrar hesaplanması ve bulunan kur farkı tutarından iç yüzde ile KDV'nin tespit edilmesidir. 

Ancak, bu çözüm yolu aynı yıl içersinde ödeme olması hainde sorun yaratmayacaktır. Yıl değişimi, yani hesap dönemi geçtikten sonra ödeme yapılması halinde ise iç yüzde ile hesaplanan KDV tutarı kadar fazla bir gider veya gelir yazılmış olacaktır. 

Örneğimizde, iki değerleme dönemini 2006'nın son iki geçici vergi dönemine (30/09 ve 31/12) ait olarak kabul edelim. Ödemenin ise 2007 yılında (07.07.2007) yapıldığını kabul edelim. Bu durumda 2006 yılında (1.180 + 590) 1.770 YTL kur farkı geliri yazılmış olacaktır. Ödeme tarihinde (07/07/2007) yapılan değerleme işlemi ise (590 YTL) cari yıla (2007) ait bir kur farkı zararıdır. Ancak, KDV sirkülerinde de açıklandığı üzere kur farklarının iç yüzde uygulanmak suretiyle fatura edilmesi gerekmektedir. Yani kur farkı hesabı kapatılarak, 391- Hesaplanan KDV hesabına bir kayıt yapılmak zorundadır. Örneğimizde bulduğumuz çözüm, kur farkı hesabının kapatılması, teslim tarihi ile ödeme tarihi arasıda tekrar kur farkı hesap edilmesi, bulunan tutar üzerinden de iç yüzde ile KDV ayrılmasıdır. Ancak, burada KDV mevzuatı açısından Maliye'nin istediği işlem yerine getirilmekle beraber, VUK'na ve KVK'na (Ticari Kazancın dönemselliğe göre tespitine) aykırı bir işlemde yapılmak zorunda kalınmaktadır. Çünkü, teslim tarihi (KDV açısından vergiyi doğuran tarih) ile ödeme tarihi farklı iki vergilendirme dönemine ait olmaktadır. Kümülatif bir kur farkı hesabı iki ayrı vergilendirme dönemine (15.01.2006 - 07.07.2007) isabet etmektedir. 2007 yılında kapatılan kur farkı hesabı ile 1.180 YTL zarar yazılmakta, iç yüzde ile hesaplanan KDV'ye bağlı olarak ise 1.000 YTL gelir yazılmaktadır. Yani, 391 hesaba giden 180 YTL, gider hesabında karşılık bulmaktadır. 

Bu sakıncanın sebebi ise VUK Madde 280 gereği, dövizli bakiyenin tamamının değerlemeye konu olması zorunluluğudur. Değerleme dönemlerinde, ileride (ödeme tarihinde) iç yüzde ile KDV ayrılacak diye KDV'ye isabet eden kısım kadar eksik kur farkı gider veya geliri yazılamaz. 

Aslında bu yönde bir işlem yapılırsa, 2007 yılında bahsettiğimiz sorun oluşmazdı. Çünkü, 2006 yılında gelir yazılan 1.770 YTL'den iç yüzde ile %18'i düşülür ve gelir yazılacak tutar 1.500 YTL olurdu. 2007 yılında da ödeme tarihinde yapılan değerleme işlemi ile gider yazılan 590 YTL yerine, iç yüzde ile %18'i mahsup edildikten sonra 500 YTL gider yazılırdı. Bu durumda kur farkı hesabı (120.02.01.03) 1.000 YTL borç bakiye verirdi. Bu bakiye zarar yazılarak kapatılırdı. Daha sonra ise 1.000 YTL kümülatif kur farkı olarak fatura edilir, 1.000 YTL gelir yazılır, 180 YTL'de 391 hesaba alınırdı. Ancak, yukarıda da açıkladığımız gibi VUK madde 280 böyle bir çözümlemeye izin vermeyecektir. Ancak, bulunan çözümde dönemselliğe aykırı olmaktadır. 

Bir diğer söyleyişle, KDV mevzuatına uyalım derken VUK ve KVK'na aykırı bir işlem yapılmak zorunda kalınmaktadır.


3.2- Dövize Endeksli Bedele KDV'nin Dahil Edilmemesi 

Bu durumda yukarıda açıkladığımız sorunların hiç birisi ile karşılaşılmayacaktır. Bu defa KDV'ne isabet eden tutar için muhasebede ayrı bir detay hesap açılmalıdır. Kur farkı ise yine ayrı bir detay hesapta takip edilecektir. İlk kayıt şu şekilde olacaktır: 

------------------------------ 15 / 01 / 2006 ----------------------------------

120 ALICILAR 16.520,00.-

120.02 İhracat Alıcıları

120.02.01 ..... A.ş.

120.02.01.01 Mal Bedeli 14.000,00 (10.000 usd)

120.02.01.02 Kdv 2.520,00 

600 YURT İÇİ SATIŞLAR 14.000,00.- 

391 HESAPLANAN KDV 2.520,00.- 

--------------------------------- / -----------------------------------------------

Bu noktadan sonra, her değerleme dönemi itibariyle 120.02.01.01 hesapta yer alan 10.000 USD yabancı para cinsi alacak değerlenecek, kur farkları 120.02.01.03 Kur Farkı hesabına kaydedilecektir. KDV'nin izlendiği hesap ise YTL olarak takip edilecektir. 

Ödeme tarihi geldiğinde, 120.02.01.03 hesapta yer alan bakiyenin üzerine %18 ilave edilerek KDV hesaplanacak ve fatura edilecektir. Yukarıdaki örneğe göre, 07.07.2006 tarihinde kur farkı cari hesabı 1.180 YTL borç bakiye vermektedir. 

--------------------------- 07 / 07 / 2006 ------------------------------

120 ALICILAR 1.392,40.-

120.02.01.01. Mal Bedeli 

120 ALICILAR 1.180,00.-

120.02.01.03 Kur Farkı 

391 HESAPLANAN KDV 212,40.- 

----------------------------------- / -------------------------------------



--------------------------- 07 / 07 / 2006 ------------------------------

102 BANKALAR 17.912,40.- 

120 ALICILAR 17.912,40.-

120.02.01.01 Mal Bedeli 15.392,40.-

120.02.01.02 Kdv 2.520,00.- 

--------------------------------- / ----------------------------------------



Bu noktada şöyle bir soru akla gelebilir. 391 hesaba kaydedilen tutar beyannameye taşındığında, matrah kısmı gelir hesaplarında gözükmeyecek, bunu nasıl denkleştireceğiz? KDV beyannamesinde beyan edilen her türlü rakamın, KDV oranına göre geriye yürütülerek bulunacak matrahının, tekdüzen hesap planına göre mutlaka gelir hesaplarında yer alması gerektiği yönünde bir zorunluluk yoktur. Önemli olan, beyan edilmesi gereken KDV'nin eksiksiz olarak beyan edilmesi ve ödenmesidir.


4- SONUÇ 

Görüldüğü üzere, kur farklarında KDV aranması durumunda, KDV matrahının tespit edilmesi muhasebe açısından hiç de kolay olmayacaktır. Özellikle, KDV dahil toplam bedelin dövize endeksli olması durumunda çok büyük zorluklarla karşılaşılacaktır. 

Önerimiz, dövize endeksli yapılan satışlarda, KDV'nin dövize endeksli bedele dahil edilmemesi, ayrıca YTL olarak takibi ve tahsilidir. 

Buna bağlı olarak ise, bir takım vergisel düzenlemeler yapılırken, olayın muhasebe kısmı ihmal edilmemelidir. Vergi muhasebesi denen kavrama çok dikkat edilmeli, uygulamada zorluk çıkarak düzenlemeler yapılmamalıdır. Ya da mutlaka bu yönde düzenleme yapılacaksa, "biz yaptık oldu" denerek işin içinden çıkılmamalı, tebliğ ya da sirkülerler de bu işlemlerin muhasebeye nasıl kaydedilmesini gerektiği, nasıl bir kayıt sistemi istendiği Maliye tarafından açıklanmalı ve mükellefler zor durumda bırakılmamalıdır. Kaldı ki, muhasebe çözümlemeleri de uygulamadan kopuk olmamalıdır. Çünkü, sadece bir örnek üzerinde, bir tek işlem, bir tek fatura kaydı ve tahsili yönünde detaylı açıklamalar yapılabilir. Ancak, bilinmelidir ki, ticari hayatta en küçük ortalama bir işletmenin dahi bir hesap döneminde binlerce fatura kesmesi olasıdır. 

 


RE: KUR FARKLARININ MUHASEBELEŞTİRİLMESİ - Ahmet Barlak - 11.08.2015

DÖVİZ CİNSİNDEN KULLANILAN BANKA KREDİLERİNİN KUR FARKLARININ MUHASEBELEŞTİRİLMESİTarih: 09.03.2009

İşletmelerin faaliyetlerini sürdürürken bazen nakdi yönden sıkıntılar yaşayabilirler. Bu sıkıntıları giderebilmek için bankalardan özel finans kurumlarından veya yurtdışından kredi kullanma ihtiyaçları olur. Bu krediler İşletmelerde   genel olarak işlemin oluşu açısından , Mal alımı; Bina alımı; Tesis makine Alımı; Demirbaş alımı ,Nakit ihtiyaçlarından ve benzeri durumlarda olabilir.

Bu yazımızda, işletmelerin bankalardan ve Özel finans kurumlarından kullanılmış oldukları kredilerinin muhasebe kayıtlarının nasıl olması gerektiği konusunda bir makale olacaktır.  Yazımızın genel başlıkları aşağıdaki gibi olacaktır. ·          Kullanılan Hesaplar 
180–280, 300–400-(780–646)
·
          Tahakkuk Kaydı 
·
          Ödeme Kaydı 
·
          Değerleme Kaydı 
180–280–300-400-
·
          Dönem Sonu (300–400) , (180–280) virman Kaydı 
·
          Sonuç 
 

1-   Kullanılan Hesaplar

180–280–300–400-(780–646)       

Kullanılacak hesaplar:

180-GELECEK AYLARA AİT GİDERLER VE GELİR TAHAKKUKLARI 
(Kısa Vade Finansman Maliyeti) (Bir Yıllık Fin. Maliyeti)  

280-GELECEK YILLARA AİT GİDERLER VE GELİR TAHAKKUKLARI 
(Uzun  Vade Finansman Maliyeti) (Bir Yıldan uzun Vadeli Fin.Maliyeti)

300-BANKA KREDİLERİ          
(Kısa Vade Ana borç+ faiz ) (Bir Yıllık Borçlar)                                                                         

400-BANKA KREDİLERİ          
(Uzun Vade Ana Borç+faiz)  (Bir yıldan uzun vadeli borç)                                                                           

780-FİNANSMAN GİDERİ        
(Ödendiği dönemdeki finansman Maliyeti )                                                                                          

646-KAMBİYO KARLARI                       
(Değerleme günü oluşan karlar )                                                                                                          

 

2-   Tahakkuk Kaydı--------------**.**.***-----------------
      102-      
      180-
      280-
                              300-
                              400-
Kredinin Kullanılması Tahakkuk Kaydı 
      --------------**.**.***-----------------

 

3-   Ödeme Kaydıİşletme Kullanmış olduğu krediyi eğer Nakitsel ihtiyacında değilde aktif alımlarından dolayı kullanırsa ilk yıl finansman maliyetleri aktifin varlığına gitmesi lazım. Diğer dönemlerde ise finansman maliyetine atılması lazımdır.

Muhasebe Kaydı

--------------**.**.***-----------------
      300-      
      153-
      150-
      252-
      253-
      255-
      254- Vb Hesaplar.
                              102-
                              180-
      Kredinin Ödemesi Ve Finansman Gideri Oluşması Kaydı 
      --------------**.**.***----------------- 

     Sadece Finansman Amaçlı Kredilerde Muhasebe Kaydı  

--------------**.**.***-----------------
      300-      
      780-
                              102-
                              180-
      Kredinin Ödemesi Ve Finansman Gideri Oluşması Kaydı 
      --------------**.**.***-----------------
 

4-   Değerleme KaydıDeğerleme dahil olan hesaplar. ; 180-280-300-400

3 Aylık hesap dönemlerinde yukarıdaki hesapların kalan bakiyelerine döviz alış kuru olarak değerleme yapılır oluşan kur farkı giderleri 780 oluşan kur farkı karları ise 646 kambiyo karlarına atılır.  

a-     300–400 nolu hesapta Kur Zararı Çıkmasındaki Kayıt Fin. Gideridir.

--------------**.**.***-----------------
      780-             
                              300-      
                             400-
      Kredi Değerleme 
      --------------**.**.***-----------------

 

180–280 değerlemelerinde ise Kambiyo kar çıkmaktadır.

--------------**.**.***-----------------
      180-
      280-
                        646-

Kredi Değerleme 
      --------------**.**.***-----------------
 

b-     300–400 nolu hesapta Kur Karı Çıkmasındaki Kayıt Kambiyo karıdır.

      --------------**.**.***-----------------
      300-      
      400-
                        646-                        
      Kredi Değerleme 
      --------------**.**.***-----------------
 

180–280 değerlemelerinde ise Fin. Gideri çıkmaktadır.

      --------------**.**.***-----------------
      780-
                        180-
                        280-
      Kredi Değerleme 
      --------------**.**.***-----------------

 

5-   Dönem Sonu (300-400) , (180-280) virman Kaydı  

Dönem Sonlarında Uzun vadeli borçlar kısa vadeli borçlara alınır. 

--------------**.**.***-----------------
      400-      
      180-         

                       300-
                       280-                           

      Uzun Vadeli Borcun Kısa Vadeye dönüşmesi
      --------------**.**.***-----------------

 

Sonuçta özet olarak; Banka Kredilerinde dikkat edilmesi geren hususlar aşağıda çıkarılmıştır.

Bankadan kullanılan krediler işletme ihtiyaçları için olması lazımdır.
·          Banka Kredileri kısa vade uzun vade diye 2 ye ayrılır. Kısa Vadeler Bir yıllık vadelerdir. Uzun Vadeler ise Bir yıldan fazla olan vadelerdir.
·          Banka Kredi borcunun Bilânçoda Anaparası ve faizi ayrı ayrı gösterilmesi lazımdır. Ana Para ve faiz toplamı Bilânçonun pasif tarafında; ileriki aylarda ve yıllarda ödenecek olan faizler ise Bilânçonun aktif tarafında gösterilir. 
·          Banka Kredisi ile alınan her türlü aktif değer ilk dönem çıkan finansman maliyeti aktif varlığın maliyetine atılır. İlk yıldan sonraki çıkan finansman maliyetleri direkt finansman maliyetine atılması gerekir. 
·          Döviz cinsinden olan banka kredi borçları geçici vergi dönemlerinde ve dönem sonunda değerleme yapılması gerekmektedir. 
·          Banka kredileri değerleme yapılırken borçlar DÖVİZ ALIŞ kuru ile değerlenir. 
·          Banka kredileri hesap değerleme yapılırken; Bilânçonun pasif tarafında yer alan kısa ve uzun vadeli 300- 400 nolu hesabı değerleme yapılırken Bilânçonun aktif tarafında yer alan 180–280 nolu hesabında değerleme yapılması gerektiği unutulmaması lazımdır. Değerlemede 300–400 nolu hesaplara eğer zarar çıkarsa 180–280 nolu hesapların değerlemesinde kar çıkmaktadır. Yani Pasif tarafta zarar çıkarsa aktif tarafta kar söz konusudur.
·          Banka Kredi borçlarında Bir yıl içinde cari yılda; Tahakkuk etmiş ama ödenmemiş banka kredi faiz giderleri gider olarak yazılır. Bkz.Danıştay Kararı No: 2004/1 Karar No: 2004/1 (19.04.2005 tarih ve 25791 sayılı R.G.'de yayımlanmıştır.)
·          Banka Kredilerinde dönem sonlarında ise; İlgili muhasebe hesaplarını muhasebenin dönemsellik gereği ilgili hesaplara virmanlarını yapılması gerekmektedir. Çünkü banka kredilerinin vadeleri 31.12… tarihinde değişmektedir. 

Kaynak: www.MuhasebeTR.com 
(Bu makale yazılı veya elektronik ortamda kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak göstermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır .)